Godhlauss

"Trúa á mátt sinn ok megin..."

1 Ocak 2014 Çarşamba

Eski Deniz Halkı - Attila İlhan

oralarda bir garip çakıl söyler
deniz çobanları etmiş sürülerini açıklara sürmüştür
midyelerin gözbebeğinde orospu maviler
bağımsız batılarda yeşil zaman kalyonları
unutulmaz ve yeşil ve görünmüştür
kanrevan içinde
yalab yalab
eski deniz halkını duyarsın
dinlesen
sanki liman meyhanelerinde
kıvırcık deniz halkını
ispanyolca şarkılar italyanca şarap
ve allahmış gibi küfürler yaratırsın
20'inci meridyen derecesine kadar 15'inci meridyen derecesinden
beynelmilel küfürler yaratırsın
bizzat
ve mizana direğinden
sen küfürlerin allahı çağıltıların bilmediklerimin
sen kayıp hazinelerin allahı
arkana bakmayacak rüzgâra tükürmeyeceksin
siyah yelkenler çekilmedikçe amiralin kalem direklerine
namuslu esintiler kıvılcımlandırmayacak
korsan gözlerini
yağmur çiğnemeye alışmadıkça
tütün çiğnemeye

akdeniz'i unutmadım
alevlere girdim ben iştahla ağladım
yaratmanın
yaratılmanın hazzı titrerdi gökyüzünde
ve dualar büyük yelkenler gibi açılırdı
sonra bakardın üç hilal birden vardı
hayreddin şarkılarını çaylaklar gibi kollarından uçurmuş
rüzgâr boyu çıplak ayaklarıyla cezayirli kaptanın leventleri
mesina boğazı'nı septe boğazı'nı ve bütün boğazları tutmuş
çevirip gemi kervanlarını
lâ-ilâhe-il-allah
çevirip yakardı
amma şehrayinler derdin unutulmayacak
yıldızlar burç burç ve deniz fenerleri berzah berzah
sonra tutar annibal'la birlikte roma'ya giderdin
fenikeliler alfabe taşırlardı cam taşırlardı daha eskilerden
ejderhalar üfler deniz canavarları peydahlanırdı
cenevizli bir forsa hayaleti rodos kalesinde
ayak bileklerinde zincir
sırtında kamçı
ve lâtince şarkılar boşanır
antonius'un gemilerinden

sen umulmaz unutulmaz tahammülfersa ve derin
bir muço kadar bir tayfanın bıyıkları kadar hergele
büyümüş
rüzgâr gülüne ve bilmem kaç cihete sığmaz olmuş mutlak
birkaç asırlık korsan kaderin
kollarına ve namütenahi göğüslerine dövülmüş
yeşil ve benek benek
meleksima deniz kızları kaypak yunuslar

demek
sen bu dünyadan çocukların anladığını anlıyorsun
zaman ihtiyarlıyor ya sen hâlâ çocuksun
sen eski deniz mezarlığı korsanların ve leventlerin
sen hayreddin şarkılarının mezarlığı
muktedir dalgalarınla sen büyük okyanus'sun
plankton canlılarının yıldızca kalabalığı
vatosların deniz nilüferlerinin
sen allahsın saltanatında ne allahlar taşıyorsun
akıntılara hükmetmiş efendi kaptanları
yıldız poyraz'da dolaşır gün batısı'nda dolaşır bazıları
bir kaptan joy vardı ki buz denizlerine gömmüştük
bir andersen vardı bir kaptan kid vardı ki
elbirliğiyle top gibi kahkahalar patlatıp
bir devler şenliğinde
savrula savrula ölmüştük

sonra kuşadası'ndaki sürmene'deki dalyanlar
hatırlanmayacak kadar eski ve güzel olmak
bütün yıldızları unutup kutup yıldızı'nı bir görüşte tanımak
sonra sakalları tuzlanmış balıkçı italyanlar
ve sonra cehennem gibi taraz taraz
tilkinin bakır tükürdüğü bir limana
karakurum çölleriymiş gibi kupkuru inip de gemiden
bir şarab seli hâlinde dönmenin yezitliği
hey gözünü sevdiğimin
cenub kutbu'na doğru uzandığımız zamanlar
terra del fuego'dan
yâni ateş arazisi'nden

attilâ ilhan

2 yorum:

  1. Deniz bilimci Prof. Dr. Bayram Öztürk "Bekle Bizi Antartika" adıyla 23 Ocak 2015'te Cumhuriyet Bilim&Teknoloji ekinde yazdığı yazıda "bu şiirin son bölümünde büyük şair Antartika'yı anlatıyor olmalı" diyor. Şiiri ilk kez o yazıdan öğrendim. İnternette de sayenizde gördüm. Eyvallah!

    YanıtlaSil
  2. Bir Yunan spikerin konuşmasında "deniz halkı" ifadesine rastladım ve nedir diye taratınca Kaptan'ın bu şiiri karşıma çıktı. Elbette defalarca okudum bu şiiri ve yine yeniden okuyacağım. Çağdaş edebiyatın yazılı, görsel, işitsel hemen hemen her türünde eser vermiş bir şahsiyetten bahsediyoruz. Attila İlhan'ın bu zengin edebî yönünün yanısıra toplumcu/memleketçi duruşundan hareket ederek ve ondan taşarak, farklı memleketler bağlamında dış dünyayı/evrenseli bize tattırması, muhteşem. Bu vesileyle pek bilinmediğini düşündüğüm bu şiiri de ayrı bir incelemeye layık.

    YanıtlaSil